ALİ'ye NAAT

"Ali benden önceki peygamberlerle gizli, benimle ise açıktan bulundu." 
(Hadis-i Şerif)


ALİ’ye NAAT
O açıklayıcı imam, o Tanrı velisi safa ehlinin vücut güneşidir.
Yerde, gökte, mekânda, zamanda Hakla duran o İmamın zatı, iç ve dış temizliği ile vasıflanmak vaciptir.
Çünkü küfürden, ikiyüzlülükten kurtulmuştur, temizdir.
O’nun konağı birlik âlemidir. Dünyevî ve beşerî sıfatlardan dışarıdır.
O, insanın hakikati ve canı gibidir, her şey fânidir, fakat can ölmez.
O’nun hareketi kendinden, diri olan ezelî varlıktandır.
Beka çevresinde döner dolaşır, mahlûkatı yaratanın Zatı gibi O bakidir.
Hakk’ın yüksek sıfatları Ali’nin vasfıdır, Hakk’ın sıfatları Zat’tan ayrı değildir.
O, Tanrı’nın zatıyla birleşmiş O olmuştur.
Hani duyduğun lâhûtun o gizli hazinesi yok mu; işte o, O’dur.
Çünkü O, Hak’tan Hak’la görünmüştür.
O hazinenin nakdi, tükenmez ilimdir.
İşte o ilimden maksûd yüce Ali’dir.
Hakk’ın hikmetini O’ndan başka kimse bilmez, zira O hakîmdir, her şeyin bilginidir.
Başlangıçsız evvel O idi, sonsuz âhir de O’dur...
Peygamberlere yardım eden O idi, velilerin gören gözü de gerçekte O’dur.
Yüzünün nurlu pırıltısı, kendi ziyasından bir güneş yarattı,
O Hak iledir; Hak O’ndan görünür. Hakk’a ki, O Hak ile ebedîdir.
Adem’in toprağı O’nun nurundan idi, o sebeple meleklerin tacı oldu; Allah’ın isimleri O’ndan belirdi.
O temiz ve yüce İmamın ilmi sayesinde Adem her şeyi anladı.
O nur tek olan Yaradan’ın nuru olduğu içindir ki, Melekût O’nun huzurunda secde ettiler.
Evet, muhakkak ki, Adem O İmamın nuruyla bütün ilahî isimleri bildi,
Şît, kendisinde Ali’nin nurunu gördü de yüksek âlemi öğrendi.
Nuh, kendini yüksek menzile ulaştırıncaya kadar, istediğini hep O’ndan buldu.
Yine O’ndandır ki, Nuh, dehirde gayret tufanını buldu da belâdan kurtulmuş oldu.
Halil Peygamber dostlukta O’nu andı da ateş O’na al lâle oldu.
Nemrûd’un ateşi, O Allah’ın dostuna hep gül, nesrin, lâle oldu.
Yine O idi ki keyfiyle kendi koyununu İsmail’e kurban etti.
Yusuf, kuyuda O’nu andı da saltanat mülkünü süsleyen tahtı buldu.
Yakub O’nun önünde çok inledi de Yusuf’un kokusunu alıp gözleri açıldı.
İmran’ın oğlu Musa O’nun nurunu gördü de uzun geceler hayran kaldı.
Kırk gece kendinden geçti, kavuşma ve görüşme zevkine daldı.
Sonra dedi ki: Ya Rabbi, bana bu lûtfundan bir alâmet ver.
Hak O’na işte sana ‘Yed-i Beyzâ (nurlu el) verdim’ dedi.
Yine Ali’nin vergisidir ki, Meryem’e arkadaş oldu da İsa vücuda geldi.
O, şeriatta ilim şehrinin kapısıdır. Hakikatte ise iki cihanın beyidir.
İki cihanın Sultanı Muhammed (s.a.v) Hakk’a yakınlık gecesinde, Allah’a kavuşmanın harem yerinde O’nun sırrını gördü.
Ali’nin nutkunu, Ali’den dinledi. Ali ile birleşilen o yerde, Ali’den başkası yoktur.
Allah yolunda gidenler mürid’dir, Ali murad’dır...
Söyleyenler söyler, susarlar. O, susmaz, söyler.
Ebedî ilim, O’nun göğsünde parlayıp göründü.
Vahy olunanların sırlarını, O hakikat olarak bildi ve bildirdi.
Ümmetlere haykırdı: Allah yolunda Ali sizin kılavuzunuzdur!
Allah’a doğru olanlar yüzlerini O’na çevirmişlerdir.
Zira O şahtır, doğru yolu gösterendir, efendidir!
O, bütün Peygamberlerin sırrında idi. Cenabı Mustafa: ‘Benimle açıkça beraber bulundu’ dedi.
Dinde evvel, âhir O’dur. Allah ile içli, dışlı olan O’dur.
İşte bunları söyledim ki, bu yüksek mânânın nüktesini öğrenesin de yüksek velâyete eresin!
Apaçık bilesin ki, Hakkıyla yüce olan O’dur.
Ey Efendi, benimle boşuna kavga etme, bu böyledir.
Hakikat budur ki, biz hepimiz zerreyiz, güneş O’dur.
Biz hepimiz damlayız, deniz O’dur!  

Mevlana Celaleddin Rûmi

***

                    Bendeyim Kurân’a candan, tende can durdukça ben,
                    Bir küçük toz zerresiyim ben Muhammed yolunun...
                    Kim ki bundan başka bir söz nakleder ise benden,
                    Bezmişim billâh hem ondan, hem sözünden onun!


3 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Kardesim,
    Siiri okudum ve ister istemez arastirma yapma ihtiyaci hissettim.Bu ihtiyaci öncelikle Mevlana gibi bir zatin Tanri kelimesini kullanmasindan ötürü yapma ihtiyaci hissettim. ikincisi aynel yakinlik sirrina vakif olmus bir zat asla bunu sart olmadikca imansal bir durum mevzu bahis olmadikca yani mecbur kalmadikca beyan etmez ve bu seviyedeki bir zat yine aynel yakinlik vasfinin bu tarz siirlerle ifade edilmesini de hos karsilamaz görüsü bende agir basti. https://sorularlaislamiyet.com/mevlananin-sii-oldugu-ve-hz-aliyi-ilahlastirdigi-iddiasi-dogru-mudur-onun-ehl-i-beyt-ve-sahabe sitesinde cok güzel ve tatmin edici bir bilgiye rastladim. Sahsen yapilan aciklama beni fazlasiyla tatmin etti. Bu yazimi size Hazreti Ali Efendimiz gibi yüksek bir zati degersizlestirmek icin yazmiyorum. Ancak hak ettiginden fazla bir degerin verilmesi de Gayretullaha dokunur hasa imani zedeler veya dinden cikarir düsüncesi ile yaziyorum. Bu dünyada Ali El Mürteza Efendimize hakareti kabul etmiyecek ilk kisiyim. Ben bizzat Haydar-i Kerrar Hazreti Ali Efendimizin hem oglu Hasan Efendimiz hem de diger oglu Hüseyin Efendimiz üzerinden torunuyum. Bizzat Hazreti Ali Efendimiz ile Rabbime hamdolsun rüyamda bir kac kere konusup görüsmüslügüm olmustur. Affiniza siginirim cok özür dilerim bunu övünmek icin yazmiyorum yasadigim icin yaziyorum. Rüyamda Hazreti Ali Efedimizle gürese tutusmuslugum bile vardir. Tabiki haddimi bildiriverdi O baska. Az kalsin kemiklerimi kiriyordu. Bana rüyamda evladim diye seslenen böylesi büyük bir zatin serefi serefim, haysiyeti ve onuru haysiyetim ve onurumdur. Ancak nasil ki hiristiyanlar Hazreti Isa Ruhullah peygambere hasa bin kere hasa Allah'in ogludur diye sapkin bir yola girdiler, hak ettigi degerin üstünde bir deger verdiler; iste ben aciz Hazreti Ali gibi seckin ve cennette enbiya dostu olan böylesine mükemmel bir sahsi hak ettigi makamdan daha da üstüne hasa tasiyamam...Muhammed Mustafa Sav. Efendimiz dahi gaybi ancak ve ancak Allah'in dilemesi ile bilebilecekken, hasa ve bin kere hasa Allah esittir Muhammed Mustafa Sav. degil iken, Allah'a kimseyi ortak tutamam veyahutta bu manayi uyandiracak siirlere ve yorumlara sicak bakamam. Aynel yakinlik makami Tasavvufta Fena-Fillah'a ulasmayi yani insan-i Kamil olmayi da ifade eder. Bu makama cikan kullar Tayyi mekan ve Tayyi zaman gibi kerametleri ancak Yüce Allah'in dilemesiyle gösterebilirler. Nitekim gerek Üftade Hazretleri gerekse Abdülkadir Geylani bu makamlardaki evliyaullah olmalarina ragmen asla bunu böbürlenerek belirtmemislerdir. Kaldi ki Abdülkadir Geylani Hazretleri de sahsim gibi hem seyyid hem de seriftir. isin püf noktasi da budur zaten. Haddini bilmek. Böbürlenmek ancak seytana yakisir. Kibir ancak iblise yakisir. Peygamber bile peygamber oldugu halde Uhudta sehit olan disinin akibetini önceden bilemiyordu. Basina nelerin geleceginden bihaber cikmisti harp meydanina. Günde 70 ila 100 kere tövbe eden bir insandi peygamber oldugu halde...isin sirri En büyük ilim önce kendini bilmektir sirrina malik olmaktir kanaatindeyim. Kendini bilmek ise edep ile haddini bilmekle ölcülür kanaatindeyim. Hic bir peygamber ve Allah'in 4 halifesi ve ashabi ve evliyasi hasa kendisinin yüceler yücesi bir makama cikarilmasini istemezdi. Günlük yasantisinda herkes efendimizi sürekli yüceler yücesi makama cikarsa Hazreti Muhammedin insan olarak normal bir hayati olamazdi. Mübarek annelerimiz ile aralarinda evlilik hayati dahi yasanamazdi. Halbuki Annelerimizden birisinin kendisine hasa santaj, kesinlikle kücümsemek icin yazmiyorum bunu altini cizerim, yapmayi bile düsündügü kadar normal bir insan idi peygamber. Taifte mübarek ayaklari kanayan Uhudta mübarek disi sehit olan alninda sivilce cikan bizler gibi yemek yiyen uyuyan su icen bir insandi. Aksini düsünmek büyük hata olur kanaatindeyim...Bizler kul olarak imtihan ediyoruz. Peygamberler ve büyük zatlar rehberlerimizdir, yol göstericilerimiz ve abilerimizdir. Mühim olan imtihan edildigimizi idrak edip belaya sabir, mükafata sükredebilmektir diye düsünüyorum. Saygilarimla.

    YanıtlaSil
  3. "Ey Efendi, benimle boşuna kavga etme, bu böyledir."

    YanıtlaSil